1. 476.
    +1 -1
    ceylin lavaboya gittiğinde aşırı tepki gösterdiğimi farketmiştim. ancak bu istemeden oluyordu. ceylin'le tartıştığımız zamanlar ona sarılmak, kokusunu doya doya içime çekmek istiyordum ancak anlamsız bir şekilde tartışmayı sürdürüyordum. sanki tartışmayı bitirip tamam sen haklısın diyince ona karşı kendimi yenilmiş hissediyordum. bu haklı haksız her konuda böyleydi ve genelde saçma sebepler yüzünden tartışıyorduk. ona hükmetmek istiyordum bir yandanda bana asi kişiliğini göstermesini istiyordum. insan sevdiğini üzmek, kırmak ister miydi? istemezdi. ancak ben zaman zaman bundan tuhaf bir zevk alıyordum, o ağlayınca bir yandan üzülüyor bir yandan seviniyordum. içimden, işte beni sevmese ağlamaz, bu kadar kahrımı çekmez diyordum.

    ceylin içerdeyken garsonu çağırdım ve hesabı ödedim ve kendisini yanına çağırıp-tartışacağımı arkadaşımla iddiaya girdiğimi ve hesap alınmamasını tembihledim. sağolsun, anlayışlı biriydi itiraz etmedi.

    +bak şimdi olacakları iyi izle ceylin

    -metehan aslında bunu yapmak ne kadar doğru, ben vukuat çıksın istemiyorum canım

    +vukuat falan çıkmaz merak etme

    -hesabı ben ödeyeyim gidelim istersen

    +saçmalıyorsun, bir daha bu cümleyi duymayayım

    garsonu çağırdıktan sonra;

    +bakarmısınız bu rakı sahte

    -öyle bir şey olması mümkün değil

    +demek ki mümkün olabiliyormuş bu rakı sahte, biz bunu anlamasak kör olabilir hatta ölebilirdik

    ceylin olacaklara şaşkın şaşkın bakıyordu. biraz tartıştıktan sonra (bu sırada hem ben hem garson gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk) hesap bizden olsun denildi ve restauranttan dışarı çıktık. ceylin saf saf bakıyor, hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

    +metehan sana bir şey söylicem

    -buyur canım

    +delisin sen

    -teşekkür ederim

    +şapşal ya

    -ağzından bal damlıyor canım gel bir öpeyim ordan

    +(gülümseyerek) şımarma hemen

    -doğum günümde bari tam yetkim olsun ya

    +bence fazla yüzsüzlük yapma yoksa doğum gününde avcunu yalamak zorunda kalırsın

    -tamam tamam

    ve ceylin'le yürümeye başladık. çok geçmeden yat limanına gelmiştik. birbirimize sarılmış teknelere bakıyorduk.

    +ne düşünüyorsun yavrum

    -seni

    +bende seni gel hadi

    -nereye

    +gidince görürsün

    tam recep'ten aldığım yata ilk adımımı atacaktım ki ceylin sıkıca kolumdan tuttu.

    +metehan ne yapıyorsun, başkasının yatına izinsiz girmeye hakkımız yok

    -başkasının değil ki bizim, (cebimden anahtarları çıkarıp salladıktan sonra) en azından bu gecelik

    +doğum günü olan sensin ve süprizleri benim yapmam gerekiyordu ama

    -sen benim en büyük hediyem ve süprizimsin gel hadi

    gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra, denize açılmaya başladık..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 477.
    +1 -1
    o gece dolunay vardı. ceylin'le güvertede yan yana oturmuş ayaklarımızı sarkıtmıştık. hiç konuşmadan ellerimiz omuzlarımızda ayın, denizdeki yansımasına seyrediyorduk. zaman kavramı adeta yokolmuş, sonsuzluğu yaşıyorduk. birbirimizin nefes alış verişini hissediyorduk. ceylin hala şaşkındı böyle bir şey beklemediği sessiz durmasından belliydi. sessizliği bu sefer bozan ben oldum.

    +en azından doğum günümde seninle aramızda hiç kimse, hiçbir duvar hiçbir mesafe kalmasın istedim ceylin

    -ben bunu her zaman istiyorum metehan

    +bu bir başlangıç, birkaç yıl sonra sadece ikimiz olacağız ceylin

    -umarım metehan

    +sen sen bambaşkasın ceylin; sesin, kokun, gözlerin, karakterin senin yerini bütün dünyayı bile verseler doldurulamaz

    -synısı senin içinde geçerli metehan

    +haydi gel içeri geçelim

    içeri girdiğimizde (kamara) ceylin ufak bir çığlık attı. her yer kırmızı güllerle döşenmişti, kenarda bir şişe jack daniels ve bir kağıda yazılmış mektupg duruyordu; ceylin kağıdı alıp sesli bir şekilde okumaya başladı:

    ''güzel başlangıçlar iyi yazarlar içindir. defalarca ne yazacaklarını hesaplayıp dururlar. bir müziğin ilk notasını bekleyen müzisyenler gibi uzun bir süre bekleyip dururlar. gelirse ne güzel gelmezse iyi bir başlangıç olmaz zaten değil mi?

    iyi yazarlar düşünerek yazabilirler elbet ama ben çalakalem yazıyorum, düşünmeden, hesap etmeden, hiç bir kurala ve gramere uymadan. aklın dile gelmek istediğinde uyduğu katı bir grameri vardır muhakkak. ama kalp hiç bir grameri kabul etmiyor işte. aklıma ne geldiyse kalbimden. ve kalbime ne gelirse de senden. hesapsız, kurgusuz, tereddütsüz yazıyorum işte. kalbime gelenleri döküyorum 19. yaş günüme girerken bu sayfaya. bende sevdiğini her şeyden daha fazlasına layık gören bir aşığın aptallığıyla sana dünyanın en güzel aşk mektubunu yazmak isterdim ya da en azından bunu söyleyerek böyle bir mektubun yaratacağı etkiye benzer bir etki yaratmayı umardım. ama böyle mübalağılı sıfatlarla anılan bir aşk mektubu , görkemli, tamruraklı, gerçekten çok hayale yakın bir isimden ve payeden başka nedir ki?

    hem sormak lazım, hangi dünyanın en güzel aşk mektunu diye. yüzlerce, binlerce farklı dünya yok mu? ya da bu 'en güzellik' nereden aşktan mı, mektuptan mı yoksa dünyadan mı? dünya nedir, ne kadardır, ne zamandır? içinde 'aşk' olan bir cümlenin sorusu sorulabilir mi? dadayla, enle nitelenebilir mi aşk? bütün bu sorularla daha da uzaklaşan ve anlamsızlaşan o büyülü payeye itibar etmeden, sana dünyanın (senin dünyanın elbette) en güzek aşk mektubunu yazmayı isterdim desem belki de daha manalı bir söz söylemiş olurdum? o halde söylüyorum işte. hem bakarsın böyle bir yüze isteğin çiçeklendiği kalbimib, senin güneşinin bereketlenen topraklarında daha da serpilen bir sevgi sayesinde o iki egoist kelime olan 'dünyanın' ve 'dünyamın' utanırlarda sonsuza kadar dünyamız olurlar.

    sevmek, kalbin serin kıyılarında sabah akşan dolaşmak, ruhu bir güvercine emanet edip ardından şefkatli anneler gibi endişelenmek demek. sevmek, başı ve sonu olan anların birbirlerine ilmiklenmesiyle oluşan sonsuz dinlenmek demek; sevmek bir yokluk talimi, yamalı ve eski bir battaniyenin içinde ısınan iki üşümüş kalp gibi...

    sevmek geniş zamanların kıyısında açan yabani bir çiçwk. geömişin ve geleceğin umursamadığı, nefsin yokluklarla terbiye edildiği zamanların ayini.

    bir ayın ki kutlandığı ölçüde kalbi sevdiğine yakınlaştırmakta ve sevgisini ziyadesiyle artırmakta..

    dünyanın en bet, en bulanık, en fazla ırzına geçilmiş sözünü de tüm şefkatiyle dua olarak kabul etmekte ve onu söylediklerinde bir kutlu söz mesabesine, göğün en bakir bahçelerine yükselmekte..

    seni seviyorum şifalı bir söz gibi.. ezberlenen bir ayet gibi... ruhu gıdıklayan bir sır gibi... öyle ki her söylendiğinde içinizde kurulan sevgiden otağların sıcaklığı ile bir hoş olursunuz. öyle ki her söylediğinde sihirli bir sözcüğün söylenmesini bekleyen kalbinizin hazinelerle dolu bir mağarasının açıldığına şahit olursunuz. sonra içimizde altından bir denize doğru döküeni gümüş dilli bir masal olur hayat.

    o halde, tüm üçünce tekil şahıs işaretlerini kaldırıp aradan, grameri reddedip, tırnakları ve apostrafları görmezden gelerek, bu cümlenin kanlı yalanlı tarihine aldırmayıp, nice gönül hırsızlarının yaptıkları ahlaksızlıklara itibar etmeden, üzerime senin o sevdiğin çocuğu giyini, hatta bu huysuz, kibirli ve yabani olmaktan keyif alan insanı soyunup üzerimden bunca gurbet yeter diyerek memleketine dönmeye niyet eden derviş gibi, geçen günler de ettiğim kelamlardan nadim, senin en güzel hatıralarınla süslenen hayat havuzunda kutlu bir sabah vakti arınarak, memleketim olan kalbine yönelip seviyorum seni.

    çocukça bir muziple kutlu bir duanın kelimelerinde yer değişikliği yaptığında kutsallığından bir şey mi kaybeder sanıyorsun? hayır. nasıl ki neydeki ses kamıştan değil yürekten ise bu cümledeki büyü de senin kalbine iştiyak besleyen kalbimden neşet ediyor.''

    ceylin mektubu okurken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. okumayı bitirip göz göze geldiğimizde hıçkıra hıçkıra ağlamayı başladı ve metehan diyerek bana sarıldı. o kadar kuvvetli sarılmıştı ki, hiç bırakmaya niyeti yok gibiydi. o gece dünyalarımız tekrar birleşti ve bedenlerimizin birbirine sunduğu hediyeler sonucu bizim kanımızda, bizim canımızdan olacak bir varlığın tohumları atıldı...
    Tümünü Göster
    ···
  3. 478.
    +1
    up up up
    ···
  4. 479.
    0
    arkadaşlar kusura bakmayın bu aralar çok yoğunuz, başımızı kaşıyacak vaktimiz olmuyor. dediğim gibi burada onca insana verilen söz var hikayeyi elimden geldiğince hızlı anlatmaya çalışıyorum
    ···
  5. 480.
    +1 -1
    içimin derinliğini boynuna çizmiştim. ilk defa sen uyurken bir farklı öptüm seni. acıyarak... sen, sana bu kadar acı yaşatan bu hayvanı haketmiyordun. sen kusursuzdun benim gözümde bense bir o kadar defoluydum..

    doğum günümün gecesiydi, sen de o gecenin içinde benimleydin, içinde benden bir deniz.. güzeldiniz, benimle yada bensiz hep güzel kalacaktınız.. bilebilir miydi ben doğdumda kıçıma şaplak atıp, hayata ilk adımımı atmamı sağlayan ebe sana bunca acı yaşatacağımı. bilemezdi, bilseydi hemen oracıkta boğardı beni.

    benim bir üzüntüm vardı, en olmadık zamanlarda içimden, kalbimden, gözlerimden boşalıyordu. sen bunu anlıyordun ama anlamazlıktan geliyordun. öyle olsun istiyordun, benim yüzümden üzüldüğünü belli etmek istemiyordun. sen üzülürsen bende üzülürdüm. sen beni üzmek istemiyordun. anlatmak ne kadar zor, sana en mutlu olduğumuz anlarda bile buruk bir gülümsemeyle karşılık verdiğimi, çaresizliklerimi o gülümsemenin gölgesinde saklamak zorunda olduğumu açıklayamamak, seni tatmin edememek ne kadar zor.

    sana söylememem gereken şeyler vardı ve ben susuyordum. oysa ben hep haykırmak istedim sana ne kadar it olduğumu, her şeye rağmen aklımın bir köşesinin geçmişimde olduğumu. oysa düşünmemem gerekiyordu o geçmişi. düşünmek aldatmanın yarısı sayılıyordu. ama ben düşünüyordum işte, engelleyemiyordum kendimi..

    az önce vücudumun yangını sönmüştü. ruhumdaki yangını kim söndürecekti! tanrı mı? hayır. sen söndürmeye çalıştın. hemde evleri cayır cayır yanan minik bir çocuğun minik bir kovayla söndürmeye çalışması gibiydi tüm uğraşların. sen masumdun, iyi niyetliydin, o evin yanmasına benden çok üzülüyordun. ben ise lanetli bir evdim geçmişimde bir sürü karanlık olay vardı.

    sen çok güzelsin, gecenin karanlığında bile güzelsin. beni gülümsetmeyi bırak, benimle gülümseyebilecek kadar güzelsin! insanın düşmanı karşısında dimdik durabilmesi işte. güç gibisin..

    aşağılayarak gibtiği huuryu bir erkek belki unutmaz ama gözyaşlarını akıtarak sarıldığı bir kadın olmadan nefes alamaz asla!

    sen cennetin en güzel yerinde bile olsan ağlarken güzel olsan, gülerken zaten güzelsin.

    ben seni yine farklı öpeceğim...
    ···
  6. 481.
    +2
    arkadaşlar vakit darlığından dolayı yazın hikayem yarım kaldı. yeni eve çıkma, taşınma vizeler vs derken interneti daha yeni bağlatabildim. eminim kulaklarımı epey çınlattınız, başlığa girdiğiniz entrylerden ve attığınız mesajlardan bu gerçek anlaşılabiliyor. HAYAT gibECEĞi KADAR gibMiŞ ZATEN, SiZiNCE gibiNiZ SAĞOLSUN *

    NEYSE KALDIĞIM YERDEN DEVAM EDiYORUM
    ···
  7. 482.
    0
    up up up
    ···
  8. 483.
    0
    up up up
    ···
  9. 484.
    +1
    beyler eskilerden kimler burada bakalım hikayeyi bitirme vakti geldi, tayfa toplansın bizde başlayalım yarım kalmış işimizi bitirmeye
    ···
    1. 1.
      0
      Devam etsene kardeşim en güzel yerinde kestin
      ···
  10. 485.
    +4
    up up up
    ···
    1. 1.
      +2
      Yazacaksan yaz dıbına koyim 4 sene oldu be reyiz
      ···
    2. 2.
      0
      Aynen ananı sevemez amk
      ···