/i/Tespit

  1. 1.
    +23 -7
    ···
  2. 2.
    +6 -12
    ···
    1. 1.
      +3
      ···
    2. 2.
      +3 -4
      ···
    3. 3.
      +1
      ···
    4. 4.
      +1 -1
      ···
    5. diğerleri 2
  3. 3.
    +6
    Niçe'nin dediği gibi, evrenin bir amacının olduğunu düşünmüyorum. Yaşamlarımızın da bir amacı yok, sebebi yok, sonucu yok, sorumlusu yok, iradesi de yok.

    Bunlar bizim uydurduğumuz kavramlar. Çok da şeapmayın. Yere çöp atmayın da nasıl yaşarsanız yaşayın dıbına koyim
    ···
    1. 1.
      +2
      Yapılan her tercih beraberinde bilinmeyeni getirir, bilinmeyene adım atmak zihin, bilgi, ego ve ölüm korkusunu arkanda bırakır. Ölüm korkusunu kabullenirsen gerçek mükemmelliğe o zaman ulaşabilirsin, bir ağaç düşün kökü ölüm korkusu, yukarı doğru çıktıkça dallarda ego, hırs ,yalan korkaklık duyguların kalkan gibi seni sarıyor hepsini aynı kök besliyor ölüm korkusu hayatı yaşayabilmek için o kökten kurtulmak gerek bunun içinde onu kabul etmek yeterli
      ···
  4. 4.
    +6
    ···
    1. 1.
      +4
      ···
      1. 1.
        +1
        ···
  5. 5.
    +5
    ···
  6. 6.
    +1 -1
    Ateistim ama zekati yanlis anlatmissin. Zekat zenginlerin sinirsiz zenginlesmesini engelleyen bi sistem. Tabii ki daha iyi bi sistem olabilirdi ama bu sistem de bence mantikli.
    ···
    1. 1.
      +2
      Kapitalizm sisteminde zekat bayram harçlığı oluyor
      ···
      1. 1.
        +1
        ···
  7. 7.
    +2
    ···
    1. 1.
      +1
      ···
  8. 8.
    +1
    Okumayın ateist oldum
    ···
  9. 9.
    +1
    asgari ücretli zekat mı veriyor o sadakadır .
    ···
  10. 10.
    0
    2020 yılı şeytana göre yaşamak için iyi bir yıl galiba.. Sana başarılar Xd
    ···
    1. 1.
      0
      pardon panpa yanlış oldu o zaman,

      Yalnız şunu sorayım ben de, Allah bu alemi bu kadar ince ayrıntılarına kadar, atom altında 28 kat alt parçacığa kadar yaratıp ne haliniz varsa görün, ben karışmıyorum mu dedi sence?
      ···
    2. 2.
      +1
      Sorunun cevabı biraz uzun ve önemli;

      Bilgi sizin geçmişinizdir. o öğrenmiş olduğunuzdur; hafızanızdır, birikiminizdir, malınızdır. birikim ise bir engeldir, sizin­le yeni olanın, bilinmeyenin arasına girer.
      bilinmeyene açık olabilmek için alçakgönüllü olmalısınız. insan cehaletinin sürekli farkında olmalıdır. her zaman bilinme­yen bir şeyler olduğunu bilmelidir. anılara, bilgilere, kitaplara, teorilere, doktrinlere ve dogmalara dayanan bir zihin egoist olur, alçakgönüllü olamaz. size alçakgönüllülüğü bilgi değil ancak sonsuz bilinmeyenler getirebilir.
      demek ki hafıza bir kenara bırakılmalı. anılarınız olmama­lı demiyorum ama bir deneyimin yaşandığı anda hafıza orada ol­mamalı. o an açık, savunmasız bir zihne gereksinim var. bu bomboş olma, boşluk anı meditasyon, dhyana'dır.
      deneyimin kendisi doktrin haline gelmez mi?
      deneyim başkalarına ancak negatif olarak aktarılabilir. onun ne olduğunu anlatamam, ne olmadığını da anlatamam. dil ancak onun ne olmadığını ifade edebilir. dilin onun ne olduğunu ifade edemediğini söylerken bile onu ifade etmekteyim. hiçbir doktri­nin geçerli olmadığını söylediğimde, bu benim doktrinim olu­yor. ortaya bir şey atıyor değilim; bir şeyi inkar ediyorum. ha­yır denebilir; evet denemez. evet yaşanmalıdır.
      bilgiden geriye bir inanç kalmışsa bu inanç boşluğa, meditasyona ulaşmayı engelleyecektir. insan ilk önce geçmişin, bili­nenlerin, zihindeki bilgilerin boş olduğunu kavramalıdır. bilin­meyene, gerçeğe ulaşmakta bilgi yararsızdır.
      ya öğrenmiş olduğunuz bilgilerle özdeşleşirsiniz ya da onla­rı izleyen bir tanık olursunuz. özdeşleştiğinizde, siz ve hafızanızdakiler bir olursunuz. ama aksi durumda -anılarınıza uzaktan bakıyorsanız, onlardan ayrıysanız, özdeşleşmiyorsanız- kendini­zin anılarınızdan farklı bir şey olduğunuzun farkına varırsınız. bu farkındalık bilinmeyene giden yoldur.
      bilgilerinizin bir izleyicisi, bir tanığı oldukça (kendinizi bi­len olarak görmedikçe) egonuzun bu bilgileri ele geçirme olası­lığı azalır. siz anılarınızdan ayrı bir varlık oldukça, onlar yalnız­ca bir toz birikintisi olarak kalır. onlar deneyimlediğiniz ve zih­ninizin bir parçası olan şeylerdir ama bilinciniz farklı bir şeydir. anımsayan anımsanandan, bilen bilinenden farklıdır. bu ayrımı açık seçik yapabildiğiniz oranda boşluğa yaklaşırsınız. sizinle bilinmeyenin arasına giren anılardan kurtulursunuz.
      boşluğa ulaşılabilir ama boşluk oluşturulamaz. oluşturursanız, bu eski zihniniz, bilgileriniz tarafından yapılmıştır. bu yüz­den onu oluşturmanın bir metodu yoktur. metot dediğimiz an­cak bilgi birikiminden çıkar. metot kullanıyorsanız bu, eski zih­ninizin devamı olur. ama bilinmeyen size bir devamlılık olarak gelmez. ancak devamsızlığın yarattığı bir boşluk olarak gelir. işte o zaman bilinenin, bildiklerinizin ötesindedir.
      bu yüzden burada metot, metodoloji olamaz. yalnız "ben ve birikimim ayrı şeyleriz" bilinci olabilir. bu kavranırsa, boşluğu oluşturmaya da gerek kalmaz. istenen oldu! siz boşluksunuz! hem de bu konuda hiçbir şey yapmanıza gerek kalmadan.
      boşluğu yaratamazsınız. yaratılan bir boşluk boşluk olmaz. o yalnızca sizin yarattığınız bir şeydir. sizin yarattığınız bir şey ise asla hiçlik, boşluk olamaz çünkü onun sınırları olacaktır. onu siz yarattınız, bu yüzden o sizden fazla, sizin zihninizin öte­sinde bir şey olamaz. boşluğu oluşturamazsınız. ancak onun alıcısı olabilirsiniz. onu almaya ise yalnız negatif biçimde ha­zırlanabilirsiniz. bu hazırlık öğrendiğiniz, bildiğiniz her şeyin boş ve anlamsız olduğunu bilmek ve onlardan ayrı olmak anla­mındadır.
      yalnız bu farkındalık ve bu düşünce tarzı sizi o ürkütücü, o her an var olan boşluğa atabilin artık sizinle onun arasında bir engel kalmadı. o an ile birleştiniz, sonsuzlukla, sınırsız olanla bir oldunuz.
      o anı bilgiye dönüştürdüğünüz saniye, o da hafızanızın bir parçası haline gelir ve kaybolur. onun için kimse "bildim" diye mez. insan onu ne kadar deneyimlerse deneyimlesin, bilinme­yen bilinmeyen olarak kalır. onun cazibesi, güzelliği ve çekici­liği hep aynı kalır.
      bilme eylemi sonsuza dek sürer. bu yüzden kimse "oraya ulaştım" diyemez. böyle söyleyen yine anılar ve bilgi kalıpları­na geri döner. o zaman o kişi ölür. bilginin açıklandığı an ölüm anıdır. yaşam sona erer. yaşam hep bilinmeyenden gelir, bilin­meyene doğru gider. öteden gelir ve öteye yol alır. işte bu ne­denle bana göre gerçek dindar bir insan bildiğini iddia eden de­ğildir. bilgiye ulaştığını iddia eden kişi bir teolog, bir filozof olabilir ama asla bir dindar olamaz. bir zihin dindar olduğunda nihai gizemi, cehaletin sonsuz coşkusunu ve vecdini kabullenir.
      meditasyon, yani boşluk anı oluşturulamaz ve yansıtılamaz. zihninizi durduramazsınız. bunu yapıyorsanız ya onu uyuştur­muş ya da hipnotize etmişsiniz ama bu boşluk değildir. boşluk gelir; asla yaratılamaz, asla getirilemez.

      her talep karşılanabilir, bu yüzden saçma bir talep saçma şeylerle karşılanır. guruluk ve bütün teolojiler böyle ya­ratıldı.
      nihai olanı amaç edinmemeye dikkat etmek gerekir. dilek­te bulunmayın, bir şeyi edinmeyi amaçlamayın ve yolculuğunu­za bir varış noktası tayin etmeyin. o şu anda, burada, farkında olabilirsek o patlama gerçekleşir. zaten çok yakınımızda. o bi­zim en yakın komşumuz ama biz hep uzaktakini arzu ediyoruz. yanı başımızda duruyor ve biz haclara gidiyoruz. bir gölge gi­bi bizi izliyor ama gözlerimiz uzaklarda olduğundan onu göre­miyoruz.
      yaşam varoluşun içinde olmak zorundadır. lao tzu'nun bir sözü vardır: "ararsan yitirirsin. arama, bulursun."
      Tümünü Göster
      ···
  11. 11.
    0
    ···