/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    En sonunda babam arabayı durdurdu. Arabadan indik ve markete girdik. Yaşlı amca da beni takip ediyor.

    Amca-"Ev karşıki bina. Marketten çık o eve git."

    m-"Ama annem kızar."

    Amca-"Hemen verip geri döneceksin. Hem kaybolduğunu fark etmezler bile." Annemden ayrılmaya korkuyorum. Ama yapmazsam bir daha buraya gelemem ve yaşlı amca da benim peşimi bırakmaz. Annemin elini bıraktım.

    Anne-"Elimi tut kaybolursun ha."

    m-"Kaybolmam." dedim ve arkalarından takip etmeye başladım. Babam annemden ayrıldı ve ben de annemin peşinden gitmeye devam ettim. Annemin gözü üzerimdeydi. Makyaj malzemelerinin olduğu reyona gelince dikkati dağıldı ve ben de oradan kaçtım. Dışarı çıktım ve yaşlı amcayı takip etmeye başladım. Amca gereksiz bir biçimde hikayesini anlatmaya başladı:

    Amca-"Karım ile evlendiğimizde tek varlığımız o yüzüktü. Ben satması için ısrar etmiştim ama o hiçbir zaman satmadı. El oyası ördü sattı, ben de amelelik yaptım ve sonunda hayatımız düzene girdi. Şu an kızımın ve damadımın oturduğu evi aldık. 4 çocuğumuz oldu ama üçü bebekken vefat etti. Tek yaşayan kızımız buydu. Son doğan çocuğumuz da o olduğu için ismini Hayat koyduk. Belki yaşar diye ve yaşadı da. Neyse geldik. Zile bas." Zilleri bahçenin dışında. Zile bastım ve beklemeye başladım. Zilin diyafonu yoktu.

    Amca-"Bu zili ben çekmiştim, o zamanlar diyafon pek bulunmuyordu... " Hala konuşuyor. En kısa zamanda bu işi çözmeliyim. Bir kadın çıktı ve kapıya kadar geldi. Kapıyı açtı:

    Hayat-"Ayy, ne kadar sevimlisin sen öyle. Kimsin sen bakalım? Ne istiyorsun?" Hayat ablanın çocukları seven biri olması tamamen benim şansıma.

    Amca-"Sen beni takip et." dedi ve önden yürümeye başladı. Ben de çocuk aklıyla:

    b-"Bu bahçede yüzüğünüz kaybolmuş da. Onun yerini amca biliyormuş."

    Hayat-"Ne yüzüğü? Ne amcası?"

    b-"Annenizin altından bir yüzüğü varmış. Onu çıkarmamı istiyor, eğer çıkarmazsam beni rahat bırakmazmış" Hayat abla bir süre durdu.

    Hayat-"Rahmetli annemin yüzüğü. Rüyanda mı gördün yoksa?" Bu da ne samanyolu tv izlemiş arkadaş.

    b-"Hayır, amca şu an bana yerini gösteriyor." dedim ve içeri girdim. Karşı çıkmadı. (Gelecekten not: Teşekkürler televizyon... )

    Amca-"Burada. Kaz burayı." dedi ve ben de elimle kazmaya başladım. Tabii kaz diyince o zamanlar kafa elle kazmaya gidiyor.

    Hayat-"Bak, eğer beni kandırıyorsan kimse seni elimden alamaz." Abla böyle söyleyince korktum. Ya gerçekten yüzük çıkmazsa? (Gelecekten not: Tam bir salak. Hem kendin güvenmediğin birini içeri alıyorsun, üstelik çocuk. Hem de tehdit ediyorsun. Yasalara göre bile ben haklıyım.) Uzun bir süre kazdıktan sonra sonunda hissettim. Evet, yüzük. Yüzüğü çıkardım. Hayat ablanın gözleri faltaşı gibi açıldı. Yaşlı amca da yeşil parlamaya başladı. Yeşil parlamaya başlayınca kayboluyorlar. Bu iyiye işaret.

    Amca-"Sonunda. Sonunda gidebilirim. Karımı ve çocuklarımı kaç sene beklettim. Teşekkür ederim evladım. Umarım hep iyi insanlara denk gelirsin." dedi ve kayboldu. Gitmesine sevindim. Gerçekten. Her tarafım çamur oldu. Ellerim de. Yüzüğü Hayat ablaya uzattım. O da aldı. Bir süre inceledi ve ağlamaya başladı.

    Hayat-"Evet, bu o. Rahmetli annemin yüzüğü. Babam... Burada mıydı? Bir amca yerini gösterdi demiştin."

    m-"Evet, ama gitti."

    Hayat-"Nereye gitti? Babam burada değil miydi?" Kadın kafayı yedi.

    m-"Cennete karısının yanına gittiğini söyledi. Yüzüğü kaybettiği için cennete gidemiyormuş." dedim ve Hayat abla bana sarıldı.

    Hayat-"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim." dedi ve ağlamaya devam etti. Ben ise hiçbir şey anlamamıştım. Dışarıdan annemin ve babamın sesleri geliyordu.

    Anne-"MERQURY! NEREDESiN MERQURY!"

    Baba-"MERQURY! ÇABUK GEL BURAYA!" Annem ve babam beni öldürecek. En sonunda Hayat abla benden ayrıldı Gözyaşlarını sildi ve:

    Hayat-"Seni arıyorlar galiba." Ama ben fena korkuyorum. Oraya gittiğimde bana çok kızacaklar.

    Hayat-"Korkma bu kadar. Ben hallederim." dedi ve ellerimi hortumla yıkadı. Daha sonra elimden tuttu ve bahçeden dışarı çıktık. Annem ve babam marketin kapısından beni gördüler ve yanıma koştular.

    Anne-"NEREDESiN OĞLUM SEN HA! YÜREĞiME iNDiRDiN!"

    Hayat-"Kusura bakmayın. Ben de marketteydim de çocuk muhtemelens sizi benimle karıştırmış ve benim peşimden gelmiş. Zaten yüzümü görünce korktu ve yere düştü, üstü başı çamur oldu. Biz de tam geri markete dönüyorduk." Kesinlikle yalancılık konusunda kitap yazsa okunur. Hayat abla göründüğü kadar saf biri değil.

    Anne-"Ayy kusura bakmayın. Elimden tutuyordu ama hava sıcak eli terledi diye elimi bıraktı. Size sorun çıkardı mı?" Annem sakinleşmişti. Babam da sinirli bakmıyordu. Ohh be.

    Hayat-"Asıl siz kusura bakmayın. Benim yüzümden oğlunuz kayboldu diye korktunuz. isterseniz evime gelin bir soluklanın."

    Baba-"Teşekkürler. Biz evimize geçelim. Size rahatsızlık vermeyelim. Hem çocuğun üstü kirli. Başka zaman geliriz."

    Hayat-"Ne zaman isterseniz gelebilirsiniz. Ama mutlaka gelin." dedi ve vedalaştılar. Sonra da arabaya geçtik.

    Anne-"Kız ne kadar cana yakındı."

    Baba-"Evet hayatım ama önce Merqury ile konuşmamız lazım. Artık niye annenin elini bırakmaman gerektiğini anladın değil mi? Eğer o ablan değil de başka biri seni bulmuş olsaydı... " Bahsettiğim babamın kızdığında susmama durumu. Araba boyunca devam etti. Her türlü ihtimali söyledi. Ama ben bu durumda kendimi mutsuz hissetmiyorum. Hayat ablanın yüzüğü bulunca ağlaması ve bana sarılması nedense beni mutlu etti. Önemli bir şey başarmışım hissi yaşattı. Ve artık bir şeyi anlıyorum. Bu görülmeyen şeyler gerçekte önceden yaşamış kişiler. Yani hayal değiller.

    ---

    YARIN GÖRÜŞÜRÜZ.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster