/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 651.
    +11
    mekana girdik. formaliteler falan halloldu. açılış konuşmaları saygı duruşları falan filan. sonra başladı program. sıra bana geldi. sunucu kız beni anons etti. kalktım yerimden. gene emin adımlar ve alkışlar eşliğinde gidiyodum sahneye doğru. bi baktım arkadan bi bin takip ediyo. arkamı döndüm bi baktım ki bizim uyuz. alkışların arasında bozuntuya vermedim kulağına eğildim. napıyosun dıbına koyum dedim. ceketimden tutup ittirdi. vay amk dedim. döndüm önüme. sonuçta koca salona didişen iki ceo göstermek şirket imajını kötü yönde etkilerdi beyler. o açıdan bozuntuya vermedim hiç. sanki önceden planlamışım gibi devam ettim yürümeye. sahneye geldim nihayet. kürsüye doğru ilerlerken lan bi baktım yanımdan bu fıydı bi hamleyle. öne atıldı. mikrofonu kapıp bayanlar baylar. tekrar hoşgeldiniz. ben ebesinin amı bugün burada falan diye başladı konuşmaya. amk biriki saniye duraksadım. şaşırdım yaptığına. sinirlendim de haliyle. ama bozuntuya vermedim. yüzüme yavşak bi gülümseme takılarak sağ tarafında bi adım arkada beklemeye başladım. nasılsa birazdan top bana atılacaktı. biliyodum. artık kuralına göre oyna diye beni zorlamasına müsaade etmeyecektim gavatın. çok fazla müsamaha gösterdim çünkü. laftan anlamadığı gibi bide şöyle aptal saptal hareketler yapması artık sabrımı taşırmıştı. önce lafa girdi bu. günümüzün bitmeyen sektörü. inşaat sektörü. gıda ve ilaç sanayiinden sonra asla sonu gelmeyecek bi sektör olduğu aşikar. fakat inşaat sektöründe korunması en önemli faktörlerden birisi maliyet ve kalite dengesi. kalite ve maliyet ne yazık ki birbiriyle doğru orantıda yükseliyor. yani yaptığınız işin şu kadar kalitede olmasını istiyosanız maliyetide bu kadar oluyor. ne kadar az maliyete ne kadar kaliteli bir iş yapabildiğiniize bağlı olarak yaptığınız işi iyi iş yada kötü iş olarak nitelendirebiliyosunuz. diye konuşuyo bu. salonda çıt yok. herkes ankarada düğün salonundan çıkıp opera dinlemeye gelip ilk 10 saniyesinden sonra intihar düşüncelerine gark olmuş gibi bakıyolar buna boş boş. bitsede gitsek der gibi. kim olsa sıkılır. bu gavat hariç tabi. konuşmasını çeşitlendirdikten sonra (detaylarıyla yazmıycam bütün konuşmayı) slayta geçti. bilgisayardan slaytı açarak buyrun isterseniz hep birlikte bi göz atalım dedi. başlarda herkesin bildiği slaytlar olduğu için birer ikişer geçiyo. yazılanları okuyo. fotoğrafları anlatıyo. reklam yapıyo. satış yapmaya çalışıyo falan. fena değil. fakat yetersiz. ben sadece izliyorum. bir iki daha geçince benim koyduğum fotoğraflara geldi. ordan sonrasını benden başkası izlememişti. görünce şaşırdı. çünkü lafa girdiydi tam. şimdide inşaatın demir dökümlerinin nasıl yapıldığına bi göz gezdirelim isterseniz dedi. tıkladı. bi baktı ekrana fındık taşıyan bi teyze geldi amk. mal gibi kaldı bu. biraz kekeledi. şaşırdı. bi saniye izninizle .slaytlar karışmış olmalı dedi. bilgisayara doğru bi hamle yaptı. ceketimin düğmesini çözüp önünü açtım. ileriye doğru yürüyüp mikrofonu aldım. yo yo karışmadı bizimslaytımız dedim gülümseyerek. kafasını bilgisayardan kaldırıp şiddetle bana baktı. buna doğru seyret şimdi der gibi bi hareket yaptım yüzümle ve mikrofonu alıp sahneye doğru yürümeye başladım. arkadaşımın kusuruna bakmayın. her gittiğimiz yerde aynı şakayı yapıyor. birinizin artık bu şakaya gülmediğini ona söylemesi gerek bence. çünkü artık gerçekten sıkıldım dedim ceketimi silkeleyerek. salondakiler gülüştüler. ön sıralarda sarışın bi hanım abla var. saçları falan topuz yapmış . yanında da kır saçlı fit bi herif duruyo. iikiside sadece tebessüm ederek ve pür dikkat beni izliyolar. ama öyle böyle değil. baya ağzıma düşecekler yani. anlam veremedim başta. kır saçlı herif tıpkı madmen deki roger sterling gibiydi. takımlar saçlar o tip surat şekli falan. hali hareketleri aynı roger amk. dizide de severdim bini. o yüzden dikkatimi çekti zaten orda da. bi an gözüm takıldı ama. arada çaktırmadan baktım sadece. sanırım tarzımızı hepiniz deşifre ettiniz bile. iyi polis kötü polis yapıyoruz arkadaşımla. o buraya çıkıp bütün o sıkıcı detayları anlatan adam. bende salona biraz renk getirip güldürerek beni doyur diye bağıran göbeklerimizi hoplatacak olan adamım dedim. gülüştüler. genelde konuşamalarda benim kısımlarımı insanlar daha çok seviyorlar. bunun sebebini tahmin etmek isteyenvarmı ? dedim. salona doğru bakarak. kimse yok mu ? bir kişi bile mi ? hadi beyler burda hepiniz zeki iş adamları olarka bulunuyosunuz dedim. baktım kimsede çıt yok. gülüşmeler var ama el kaldıran yok amk. severim insanları bu tür diyaloglara çekmeyi. oraya çıkıp yediyüz saat anlatabilirsiniz. hepsi sizi idinler. ama etkileyici bi konuşmanın yolu etkileşimden geçer. en can alıcı damarlarına dokunsada konuşmalarınız bi soru yöneltip cevap alırsanız seyirciyi her zaman için şovun içinde tutmuş olursunuz. böylece onları etkilemek ve söylediklerinizi tam manasıyla dinlemelerini sağlamak daha kolay olur. soru cevap akılları, dilleri, kulakları ve kalbi size bağlı tutar. kısacası seyircinin sizde kalmasını istiyosanız soru cevap ve etkileşim gerek. baktım kimseden ses yok. sunucu kıza döndüm. toplayın çocuklar malzemeleri bizi sessiz iş adamlarına getirmişler dedim. salonda kocamaan bi kahkaha patladı. işte böyle. bunu duymak istiyorum dedim. ortalardan birisi el kaldırdı. buyrun dedim. ayağa kalktı. çok zeki olduğunuz için mi dedi. gururum okşandı ama hayır maalesef. teşekkür ederim dostum dedim. birisi daha kaldırdı. çünkü basit bi anlatım tarzınız var dedi. umarım iyi manada söylüyosundur dedim. gülüştük. bi kaç tahmin daha geldi. fazla uzatmadım. güzel tahminlerdi. sizin gibi kıymetli insanlar tarafından övülmek ve birazcık şımarmak için attığım bir oltaydı sadece. teşekkürler dedim. salon aaaaa vay muallak vay amk falan sesleriyle bi yıkıldı. güldüm bin bin. o kadar katille kaldık amk bizimde kanımıza biraz binlik karışsın demi. şaka bi yana dedim. benim konuşmamı insanlar genelde tek bir sebepten severler. oda bitince yeme içme faslına geçiliyo dedim. salon patlattı gene kahkahayı. bu gavat daha fazla dayanamadı. yanıma geldi kulağıma eğilip millet gülerken sessizce stand-up yapmaya mı geldin satış yapmaya mı dedi. kulağımı bu gavattan kurtarıp sanırım sıkıcı çocuk artık biraz iş konuşmak istiyo beyler. kusura bakmayın artık biraz sıkacağım dedim. slayta döndüm. fotoğrafta gördüğünüz kadını tanıyo musunuz dedim. hayır diye kafa salladı herkes. bende tanımıyorum internetten indirdim dedim. tıksırdılar. ama buna benzeyen bir sürü kadın tanıyorum. zonguldaktan, düzceden, trabzondan. tıpkı bu fotoğraftaki gibi fındık taşıyolardı. hatta dedim sonrakki slayta geçtim. aynen bu amca gibi akşama kadar kahvede oturup sigara içen kocaları vardı. bunlara benzeyen bir çoğu beni öğrencilik yıllarımda evinde misafir ettiler. kiracıları oldum. çok kalender adamlardır. hem zonguldaklılar. hem düzceliler. özetle karadeniz yöresinin insanında öyle bi sıcakkanlılık var yani. ( burası komple yalan amk. buldukları yerde gibiyolar öğrenciyi. ) ben bunların sayesinde büyüdüm. ve buranın bi parçası haline geldim. ankarada da bulundum. istanbulda da çalıştım. yaptığımız işte şuanda istanbuldaki bi iş. fakat güvendiğim ve çalıştığım insanların hepsi karadenizli düzceli zonguldaklı insanlar. o yüzden düzceden ve civardan tanıdıklarımı alıp istanbula zütürerek bu işi yaptım. çünkü insan bildiği ve tanıdığı insanların elinden çıkacak işi bilir. ve ona göre güvenir. tepeden tırnağa o yüzden kontrol edilir. o şekilde bi zincirdir bu. ve zincirin enküçük halkasından en büyük halkasına büyük yada küçük bir aksaklık bi kopma bi zayıflık varsa bu o zincirin bütününü etkiler. o yüzden her detayın kusursuz olması gerekir. bunun içinde zincirdeki her bir halkayı en ince ayrıntısına kadar bilmen gerekir. bende tıpkı böyle yaparak zincirin en ufak halkası işçilerden, malzemecilerden, o malzemeleri getiren kamyonlardan, o kamyonların sahibi lojistik firmasında çalışanlardan vs. zincirin en üst halkası mimarlardan, mühendislerden, teknikerlerden ve patronlara kadar her bir zerresini biliyorum. tanıyorum. ve güveniyorum. hepside işini layıkıyla yapan adamlar olduğu için. bir ikincisi piyasada zaten sağlam bi şekilde inşaat yapıp bitiren türlü şirket var. yeni bir inşaat demek alternatif demektir. yeni eskisinden farklı bişey olmalı ki adına yeni diyebilesin. diğer yapılan inşaatlardan farkımız olmasını istedim. buradaki farkta şu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster