/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    1935’teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şanghai Meydanı’nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao’nun ilk sözleri: “Ben, Çin’in Atatürk’üyüm“.

    ————————

    Ata, Amasya ziyareti sırasında yanındaki valinin kulağına eğilip sorar; “Kimdir bu?” Vali yanıt verir; Efendim kendisi Şıh’tır. Yörede çok hatırlısı vardır. Atatürk Şıh’ı yanına çağırır; “Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan” der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir. Şıh; “Emrin olur Paşam” diyerek yerine çekilir. Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya’daki Şıh’ı hatırlar ve Valiyi telefonla arayıp durumu sorar. Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, Şıh’ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır. Atatürk telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği’ne tebliğ etmesini ister. Ertesi gün Amasya’dan bir haber gelir ki Şıh Efendi Ata’yı görmek üzere Ankara’ya yola çıkmış… Şıh gelir Ata’nın karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiş, bambaşka görünüme bürünmüştür. Atatürk’ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata’ya sorarlar; “Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız? ” Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp; “Dün akşam Amasya Valiliği’ne bir yazı gönderdim ve Şıh’ı Afyon’a vali atadığımı bildirdim” der. Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh’a vermesini söyler. Yazıda söyle yazmaktadır; “inancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla…“

    ———————

    • Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz öncesi ettiği dua: “Yarabbi! Sen Türk Ordusunu muzaffer et… Türklüğün ve Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme Rabbim, Yunanlıların kazandığını gösterme bana! Onlar kazanacaksa, şu gök kubbe benim başıma yıkılsın daha iyi!“

    ————–

    Muhlis Sabahattin istanbul’da Opera ve Operetler oynayan bir kumpanya kurmuş, 1930’lar.. Carmen’i oynuyorlar.. Turneye çıkmışlar.. Trenle.. izmit.. Ful çekmişler.. Oradan Adapazarı.. Havalar bozunca temsil iyi gitmemiş.. Eskişehir tam felaket.. Kar diz boyu, temsil bile yapamamışlar.. Yapamayınca da otelde rehin kalmışlar iyi mi?. Beş lira lazım.. Beş lira da önemli para ha.. Babam anlatırdı.. Bebek Belediye’de 125 kuruşa faça masa donatılıp Müzeyyen dinlendiği günler..
    Kumpanya karalar bağlamış otelde mucize beklerken, haber duyuluyor..
    Atatürk Ankara’dan trene binmiş Eskişehir’e geliyor.. Şapka devrimi, o yıl çıkan ve kadınlarda peçeyi kaldıran kanunla tamamlanmış.. Ata, tanıtmak ve anlatmak için dolaşıyor..
    Muhlis Bey lobide haykırıyor..
    “Atatürk arkadaşım.. Parayı bulduk..”
    Kostüm sandıklarını açıyor.. içinden bir frak çıkarıyor. Giyiyor.. Doğru Eskişehir garına.. Orada görevliler penguen kılıklı adama bakıyorlar.. Biri “Amerikan Sefiri olmalı” diyor.. Yol açıyorlar.. Muhlis Bey en öne geliyor.. Tren gara giriyor.. Vagonun camı iniyor.. Atatürk’ün şapkalı eli gardakileri selamlıyor..
    Sonra, iniyor aşağı, karşılayıcılara teşekkür etmek için..
    Bir bakıyor, karşısında yakın dostu Muhlis Sabahattin..
    Kollarını açıyor.. “Muhlis!..”
    “Kemal!..”
    Sarmaş dolaş oluyorlar..
    Muhlis Bey iki cümleyle özetliyor..
    “Otelde rehin kaldık, Kemal. Beş lira lazım!..”
    Atatürk ceplerini karıştırıyor, cüzdanı açıyor..
    Üç tek lira çıkıyor üzerinden..
    “Üç liram var, Muhlis!..”
    “Beş lira lazım, Kemal..”
    Atatürk yanındaki dört yıldızlı generale dönüyor..
    “iki liran var mı?..
    Paşa ceplerini karıştırıyor ve 1 lira uzatıyor..
    “Bu kadar var paşam..”
    Atatürk “Dört lirayla idare et Muhlis” diyor..
    “Beş lira, Kemal” diyor, Muhlis Bey..
    Atatürk özel kalem müdürüne dönüyor bu defa.. Hasan Rıza Soyak olmalı..
    “Bir lira bul” diyor.. Özel Kalem Müdürü ceplerini karıştırıp, beş kuruşlar, on kuruşlarla bir lirayı denkleştiriyor..
    Atatürk sonunda “Beş Lira”yı Muhlis Sabahattin’e uzatıyor..

    Ali Poyrazoğlu “Ben bu hikayeyi birinci elden dinledim” dedi.. “O kumpanyanın Carmen temsilinde Don Jose’yi canlandıran tenor Celal Sururi’den..”
    Devrin güzelliğine bakar mısınız?.. Hani sövdükleri devrin..
    inanmadınız değil mi?.
    inanılacak gibi değil çünkü..
    Ama Atatürk’ün hangi yaptığı inanılacak gibiydi ki?.
    Onun için “Ata” Türk’tü o!..
    Teşekkürler Atam.. Sana minnet!.. Sana şükran!..
    Hıncal Uluç. Sabah Gazetesi. 19 Mayıs 2012
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster