/i/İş Güç

İŞLER GÜÇLER
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +4 -2
    1-SÖMÜRGECiLiK VE KÖLELiK
    Sömürgecilikle zengin olan ülkeler olarak karşımıza; ingiltere, Fransa, ispanya, Portekiz, Japonya ve Hollanda çıkmaktadır.

    Sömürgecilik maddesi içinde köleliği de ele alacak olursak, yine karşımıza ingiltere, Fransa ve çok geniş çaplı olarak Amerika karşımıza çıkmaktadır. Amerika’da 1860 iç savaşına gelindiğinde 31 milyonluk nüfus ve 4 milyon köle vardı. Yaklaşık 300 yıl boyunca Amerika’da en az 11 milyon Afrikalı köle neredeyse sıfır maliyetle ölümüne çalıştırılmış, ABD bu insanlık dışı uygulamayla dünya tarım devi olmuştu. Kölelerin çalıştığı pamuk ve şeker tarlalarından çıkan ürünlerle dünya pazarında adeta tekel haline gelmişlerdir.

    2-Sadece işlerine Yarayan insanları Çalıştırmaları
    Amerikada Verimli işlerini Yarayan insanları Çalıştırıyorlar... Verimli Toprağa Para Ekmek Gibi Birşey

    3-ABD Nin Borç Alıp Ödememesi
    Amerikan Bilim Adamları Amerikanın 20 Trilyon Dolar Borcu Olduğunu Düşünüyor 1 Trilyon Dolar Bile Fazla Aslında... Hayla Anlamadıysanız Şöyle Açıklıyım Şu Konuyu Türkiyenin Yıllık Geliri 500 Milyar Dolar 500.000.000.000 x 40 = 20.000.000.000.000 Dolar Eder

    4-Doğal kaynaklar
    Bugün güçlü bir ekonomiye sahip ülkelerin neredeyse tamdıbının çok büyük doğal kaynaklara sahip olduğu bilinmektedir. Körfez ülkeleri, Amerika, Rusya, Çin, Hindistan gibi büyük ekonomilere baktığımızda petrol, altın, kömür, doğal gaz, demir, bakır gibi madenlerde de çok geniş rezervlere sahip oldukları görülmektedir. Amerika’yı ele alacak olursak; dünya kömür rezervlerinin yaklaşık %30’una sahiptir. Kömür üretiminde de dünya ikincisidir. Dünya Altın Konseyi’nin raporuna göre ABD, 8 bin 133,5 tonla dünyanın en fazla altın rezervine sahip ülkesidir. Amerika halen yılda 230 ton altın üretimiyle dünya 3.’sü konumundadır. Amerika dünya petrol rezervlerinin %12,23’lük bölümüne sahiptir. Bu da Amerika’yı dünya 3.’sü yapmaktadır.
    ABD, sanayinin belkemiği olarak bilinen demir rezervinde 8,5 milyar tonla dünya 8.’si, çelik üretiminde dünya 4.’südür. Demir rezervleri Türkiye’nin neredeyse 200 katıdır.
    ABD, milyonlarca Kızılderili’yi öldürerek ele geçirdiği Avrupa büyüklüğündeki çok bereketli toprakları sayesinde dünya tarım devi olmuştur.

    5-FAiZ SiSTEMi VE KARA PARA
    Faize dayalı finans sistemiyle, yani parayı faizle satarak para kazanan ülkelere ingiltere, Fransa, isviçre, Lüksemburg ve Hollanda’yı örnek verebiliriz. Örneğin isviçre, finans sistemiyle dünya üzerindeki kara paranın en çok aklandığı ülke olup, paradan para kazanarak zenginleşmiştir. isviçre’de sanayi üretimi ekonominin sadece %20’sidir. Ana kalem bankacılık ve faizdir.

    500 bin nüfuslu Lüksemburg ise kişi satın alma gücü paritesine göre 82 bin $’la en üst sıralardadır. Amerika’dan sonraki en büyük ikinci yatırım fonuna sahiptir.

    4,5 milyon nüfuslu Norveç, çok fakir bir ülkeyken bulduğu petrol sonrasında bir fon oluşturmuş, petrolün faiz parasıyla günümüzde 300 milyar dolara yaklaşan bir gelire sahip olmuştur.

    6-TEKNOLOJi VE SANAYi HAMLELERi

    Teknoloji hamlesiyle büyüyen ülkelerden en önemlileri Almanya ve Japonya’dır. Amerika, komünist bloğa boyun eğmemeleri için bu iki ülkenin teknoloji hamlelerini destekleyen ülke konumundadır. Bir diğer teknoloji devi ülke de Güney Kore’dir. Kuzey Kore’ye karşı her zaman Amerika’nın desteğini almıştır. Aynı şekilde israil ve Hindistan da teknoloji hamlesinde çok ileri giden ülkelerdendir.

    Amerika da, Avrupa’nın baskıcı, özgürlükleri kısıtlayan ve bağnaz yapısından kaçan on milyonlarca insanın da katkılarıyla büyük bir teknoloji hamlesi yapmış, 20. yüzyıla gelindiğinde dünyanın teknoloji devi olmuştur. iki dünya savaşından kaçan birçok bilim insanı Amerika’ya yerleşerek teknoloji hamlesine destek olmuştur. Günümüzde de en çok beyin göçü alan ülke Amerika’dır. Bu şekilde bilim ve teknoloji ülkede sürekli gelişmektedir.

    7-SAVAŞ SANAYi

    Amerika ise özellikle 1812 Savaşı olarak bilinen ve ingiliz irlanda ittifakına karşı hiçbir şey elde edilemeyen çatışmalar sonrasında savaş sanayine büyük ağırlık verdi. Dönemin başkanı Jefferson, bu başarısızlığı silah ve mermi yokluğuna bağladı, ABD bu tarihten sonra silah üretip satan bir ülke konumuna geldi.

    Amerikan Başkanı Wilson, 1. Dünya Savaşı’nı yorumlarken, “ingiltere dünyaya sahip, Almanya da onu almak istiyor” demişti. Bu savaşın en büyük özelliklerinden birisi, ingiltere ve Fransa’nın kullandıkları malzemelerin tamdıbına yakınını Amerika’dan almış olmalarıdır. Özellikle ingiltere, uçak filosunun motorlarının üçte birini, mermilerinin yarıdan fazlasını, tahılın %80’nini ABD’den almıştı. Sırf 1916 yılında ABD’nin GSMH’sı 50 milyar $ seviyesinde oldu. ingiltere ABD’ye borçlandı. Rusya komünizmin etkisiyle borç batağından kurtulamadı, Fransa da Almanların sanayi bölgelerini tahrip etmesiyle 1. Dünya Savaşı’ndan çok büyük zararla çıktı.

    Birinci ve ikinci Dünya Savaşlarının ardından Amerika silah sanayii sayesinde muazzam paralar kazandı. Savaşlar sonrası neredeyse bütün dünya ülkeleri Amerika’ya borçlanmış, bu borçları kapatabilmek için tek çare olarak yine faizle yeni borçlar alınmaya devam edilmiştir.

    1870 yılında Almanya ve Amerika nüfusları eşitken, ABD’nin Avrupa kadar toprakları olmasına rağmen GSMH’da Almanya’ya sadece %30 üstünlüğü vardı. Ancak, ikinci Dünya Savaşı bittiğinde ABD Almanya’dan 4 kat fazla GSMH’ya sahip olmuştu.

    ilave bir bilgi olarak, dünya ülkelerinin güvenlik harcamaları yıllık 9,8 trilyon dolara ulaşmıştır. BM’in daimi 5 üye ülkesi olan ABD, Rusya, ingiltere, Fransa ve Çin’in silah satış hacminde de ilk 5 ülke olduğu düşünülürse, savaş sanayinin ekonomilerdeki boyutu daha rahat anlaşılacaktır.

    8-6. JEOSTRATEJiK KONUM

    Ülkelerin, enerji hatları veya taşımacılık güzergahı üzerinde olması ekonomileri açısından büyük önem arz etmektedir. Örneğin Mısır, Süveyş Kanalı sayesinde yılda yaklaşık 5 milyar $ kadar bir gelir elde etmektedir.

    ABD’nin konumu da güvenliği açısından önemlidir. 20. yüzyıla kadar iç savaşlar haricinde dış tehditlere kapalı bir konumda olan ABD’de yatırımlar askeri harcamalara değil, şehirleşme ve sanayileşmeye harcanmıştır. iki dünya savaşında ABD topraklarında hiç savaş yıkımı olmamıştır. ingiltere, Fransa, Almanya ve SSCB büyük oranda yıkılırken konumu açısından Amerika’nın böyle bir derdi olmamıştır. Ne endüstri bölgelerinde yıkım yaşamış, ne de çalışabilecek nüfus kaybı olmuştur.

    SONUÇ

    Görüldüğü üzere, Amerika’nın bir süper güç olmasının nedeni başkanlık sistemi değildir. ABD’nin sahip olduğu tüm avantajlara ve yeraltı kaynaklarına baktığımızda, hangi sistemde yönetilirse yönetilsin, zenginleşeceği ortadadır.

    Aslında bu zenginliğin de büyük bölümü zannedildiği gibi Amerikan Devleti’nin elinde değildir. Yoksulların sayısında, işsizlikte, düşük okuma oranında, borçluların sayısındaki yükseklikte ABD de diğer ülkeler gibidir. Bütün dünya ülkelerinin merkez bankalarında olduğu gibi FED de Amerikan Devleti’nin merkez bankası değil, özel bir kuruluştur. Ne Amerikan Başkanı’nın ne de Kongre’nin denetimi altındadır. ABD’de FED dahil 8 büyük özel banka ve kurum yaklaşık 15 trilyon $’lık bir malvarlığına sahiptir. Bu güç Amerikan halkının değil, bu şirketlerin sahiplerinin ve 60 kişilik yönetim kadrosunun elindedir. Amerikan sanayisi, şirketleri veya şehirleri iflasını ilan etse de bu asıl zengin kesim bundan bir zarar görmemektedir.

    Diğer taraftan, bu aşırı zenginleşme bizim hiçbir zaman onaylamayacağız “Kölelik, faiz, savaş sanayi” gibi metotların kullanılmasıyla olmuştur.

    Türkiye ise zenginleşmek ve süper güç olmak için, Türk ve islam ülkeleriyle birlik olmak zorundadır. AB modelli bir islam Ülkeleri Birliği’nde muazzam bir kaynak genişliği sağlanacaktır. Yine yapılması gereken diğer hususlar kaliteye, teknolojiye, bilime ağırlık vermek, manevi kalkınmanın üzerinde durmaktır. En ileri demokrasi seviyesinin de hedef alınmasıyla birlikte Türkiye Allah’ın izniyle 2023 ve 2071 hedeflerine beklenilenin çok daha üzerinde bir başarıyla ulaşacaktır.

    Bir başka önemli husus ise, seçilen yönetim şeklinin ülkeyi bir bütün halinde tutabilecek sistem olmasıdır. Bir ülke federatif devletlerin birleşmesiyle oluştuysa başkanlık sistemi bir mecburiyet olabilir. Ancak üniter bir ülkenin sonradan federasyonlara bölünmesi, o ülkeyi hem fiziki, hem ruhen ve hem de ekonomik olarak parçalayacaktır.
    ···
   tümünü göster