/i/Tespit

  1. 26.
    +3 -2
    Alıntıdır:
    Hz. Zeyneb bint-i Cahş, Resûl-i Ekrem Efendimizin halası Ümeyme bint-i Ab­dül­mut­ta­lib’in kızı idi. Daha önce Peygamber Efendimizin evlatlık edindiği Hz. Zeyd b. Hârise’yle evlenmişti. Bu evliliğin dünürlüğünü de bizzat Resûl-i Ek­rem Efendimiz yapmıştı[1]

    Hz. Zeyneb ve ailesi böyle bir evliliği istemedikleri halde, sırf Pey­gamber Efendimizin ısrarı üzerine rıza göstermişlerdi.[2]

    Hz. Zeyd, izzetli zevcesi Hz. Zeyneb’i kendisine mânen küfüv [denk] bul­mu­yordu. Bu durum, mânevî imtizaçsızlığa sebep oluyor­du. Nitekim evli­liklerinin birinci yılı henüz bitmişken, Hz. Zeyd, Peygamber Efendimize gele­rek, “Yâ Re­sû­lal­lah! Ben, ailemden ayrılmak istiyorum” dedi.

    Resûl-i Ekrem Efendimiz, cevaben, “Zevceni tut, boşa­ma! Allah’­tan kork!” buyurdu.[3]

    Fakat Hz. Zeyd, Hz. Zeyneb’in başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış oldu­ğunu ve bir peygambere hanım olacak fıtrat­ta bulunduğunu ferasetiyle his­setmişti. Kendisini de ona zevc olarak fıtratta mânen küfüv bulmadığ için bo­şadı.

    Peygamber Efendimiz, “mânevî geçimsizlik” sebebiyle Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb arasındaki evliliğin dolayı son bul­masından son derece üzüldü. Çünkü bu evliliği kendisi arzu etmişti. Durumun düzeltilmesi, mahzun Zeyneb (r.a.) ile hadiseden dolayı üzülen akraba­larının gönlünün alınması gerekiyordu.

    Hz. Zeyneb’in iddeti [boşandıktan sonra beklemesi gereken müddet] dol­muştu. Bu sırada 35 yaşında bulunuyordu.

    Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir gün, Hz. Âişe validemizle otur­muş, sohbet edi­yordu. Bu esnada kendisine vahiy geldi. inen ayetlerde Cenab-ı Hak şöyle buyurdu:

    “Vakta ki Zeyd, o kadından alâkasını kesti, onu boşadı —kadın da iddetini tamamladı—; Biz de, onu sana zevce yap­tık. Ta ki evlat­lıkların, kendilerinden alâkalarını kestikleri zevcelerini almakta mü’minler üzerine günah olmasın.

    “Allah’ın emri yerine getirilmiştir.

    “Allah’ın, üzerine farz ve takdir ettiği herhangi bir şeyi ifa etmesinde Pey­gambere hiçbir vebâl olmaz.

    “Nitekim daha önceki peygamberlerde de, bu, Allah’ın (tatbik ettiği) âdeti­dir. Allah’ın emri, behemehal yerini bulan bir kaderdir.”[4]

    Vahiy hali sona erince, Peygamber Efendimiz gülümsedi ve “Allah’ın, onu bana gökte nikâhladığını, Zeyneb’e kim gidip müjdeler?” buyurdu.

    Ayet-i kerimelerden açıkça anlaşılacağı gibi, Cenab-ı Hak, Zey­neb’i zevce­liğe alması için Pey­gam­be­ri­mize emir vermiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz de, bu emre uyarak, Hz. Zeyneb’i zevceliğe almıştır. Ayet-i kerimedeki “Biz onu sana zevce yaptık” beyanı, bu nikâhın bir akd-i semâvî olduğuna açıkça delâlet ediyor. Demek ki bu nikâh, harikulâde, örf ve zâhirî muamelelerin üstünde ve sırf kaderin hükmüyledir ki Resûl-i Kibriya Efendimiz de, kaderin o hükmüne boyun eğmiştir. Nefsî arzularla hiçbir ilgisi yoktur.

    Cenab-ı Hakk’ın emriyle Peygamber Efendimizle Hz. Zey­neb arasında ku­ru­lan bu evliliğin ehemmiyetli bir şer’î hükmü olduğu gibi, bütün mü’minleri ilgilendiren bir hikmeti ve fayda tarafı da vardı. Bu konuyla ilgili gelen vah­yin, “Ta ki evlatlıkların, kendilerinden alâkalarını kes­tikleri zevcele­rini almakta mü’minler üzerine günah ol­ma­sın” meâlindeki kısmında beyan buyrulmuştur. Çünkü Câhiliyye devrinde, bir kimse birisini evlat edindiği za­man, halk, evlat­lığı, onun adıyla anar ve evlatlık, öz evlat gibi o kimsenin mi­rasından faydala­nırdı. Haliyle, bu inan­ca göre, evlatlığın boşadığı kadını, onu evlat edinen kim­se alamazdı, bu haramdı.

    işte, Peygamber Efendimizin, Allah Teâlâ’nın emrine uya­rak, Hz. Zeyneb’i zevceliğe almasıyla, Câhiliyye devrinin bu inanç ve âde­tinin bâtıl olduğu or­ta­ya kondu. Böyle bir durumda mü’minler için de vebâl ve günahın söz ko­nusu olamayacağı belirtildi.[5]

    Kaynakça: [1]ibn Sa’d, Tabakat, c. 8, s. 101.
    [2]ibn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 101; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 354; ibn Kesir, Tefsir, c. 3, s. 491.
    [3]ibn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 101; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 354; ibn Kesir, Tefsir, c. 3, s. 491.
    [4]Ahzab, 37-38.,
    [5]Câhiliyye devrinin bu evlat edinme âdeti, Kur’an-ı Kerim’in şu meâldeki âyet-i kerîmeleriyle orta­dan kaldırılmıştır:

    “Allah, evlatlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu mücerred, sizin ağzınızdan çıkan bir söz­dür. Hâlbuki Allah hak söyler ve kullarını doğru yola sevk­le hidâyete kılar.

    “Ev­lat edindiğiniz kimseleri babalarına nisbet edin. Zira, Allah katında insanları babalarına nis­bet et­mek sevab ve adalettir. Eğer onların babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, o hâlde on­lar dinde si­zin kardeşleriniz olmakla beraber, dostlarınızdır da... Hata ettiklerinizde ise, size bir vebâl yoktur. Allah Teâlâ, kullarının geçmiş günahlarını mağ­ri­fet ve gelecekte merhamet eder.” (Ahzab, 4-5).

    Ve lütfen sana hakaret etmiyorken sen de dinime hakaret etme.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster