/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    +6
    Şimdi söyleyeceklerim bir insanın etrafında kimse olmadığı zaman kendiyle dertleşme durumudur.

    Bu hayatta sizi en çok üzen yada en çok yıpratan şey nedir biliyor musunuz ?
    Sizin inandığınız ve ondan emin olduğunuz bir şeyin başkası tarafından yalanlanmasıdır.
    Hepinizin başına gelmiştir mesela aileniz sizi bir konu hakkında uyarır ve birdaha bunu yapmanızı istemez ve daha sonra bunu yapmamış olduğunuz halde ihale size kalır ya. Anlatamazsınız kendinizi. Kanıtlayamazsınız yapmadığınızı. Açıklayamazsınız içinizden geçenleri. Hah bu da öyle bir şey işte.

    Peki soruyorum güven nedir ?

    Güven karşınızdaki herhangi bir kişi hakkında kuşku duymadan onun, sizin beyninizden geçenleri düşündüğünden ve sizin yapacağınız şeyleri veya vereceğiniz tepkileri vermesinden , sizin duygu ve düşüncelerinizi sizden iyi bilmesi halidir. Güven bir bakıma bu şekilde sağlanır.

    Evet kimse mükemmel olmadığı gibi bende mükemmel değilim. Bu normal bir şey. Herkesin yapabileceği hataları bende yaptım. Ama en önemlisi bunları yaparken karakterimden ve kişiliğimden ödün vermedim.

    O değil de ben galiba çok sevdim. Gerçekten gereğinden fazla sevdim. Bir insanın herkesten önce kendini sevmesi gerekirken , ben ona öyle bir sevgi verdim ki bana kalmadı. Ve tuhaf olan kısmı da bu. Kendimi sevmeye ihtiyaç duymadım. Bunun bir ihtiyaç olduğunun bile farkına varmadım. Bir insanın bu hayatta yapabileceği en büyük hata bir insana kendine verdiği değerden fazla değer vermesi. Eğer bir gün birisi sorarsa bu hayat sana ne öğretti diye, verebileceğim tek cevap bu.

    Hani boş beleş arkadaş muhabbetlerinde şöyle bir konuşma geçer.
    -Abi çok yalnızım yha hmfs hmfsss

    işte o iş öyle değil. Kesinlikle öyle değil.
    Bir insan ne zaman yalnızdır biliyor musunuz ?

    Bir insan çevresinde kimse olmadığında değil ihtiyacı olduğu insan yanında olmadığında kendini yalnız hisseder.

    Neden bu kadar sevdik hiçbir zaman anlam veremedik. Ama insan sonradan anlıyor, sen aslında onu değil onunla birlikte olmayı, her gece yatağa girip kafanı yastığa koyduğunda tavanda onun yüzünü görmeyi , birlikte uyuduğun bir günden sonra lavaboya gidip sakallarının arasına giren saç tellerini çıkartmayı , yanlışlıkla senin evinde unuttuğu bir kıyafetin kokusunu içine çekip uyumayı , senin hediye ettiğin bir şeyi giyip "nasıl olmuş" dediğinde yaşadığın mutluluğu , o yanında olmadığı zaman sana bıraktığı küçük küçük notları okuyup o notları yazarken kağıtlara geçirdiği kokuyu içine çekmeyi , hayat tüm kötülükleriyle ve tüm gücüyle senin üzerine geldiğinde olsun ben böyle bir insana sahibim diyebilmeyi seviyorsun.

    Sen aslında onu değil, onun sende bıraktığı güzel anıları seviyorsun.

    Çünkü kimse mükemmel değildir. Herkesin yaptığı bir hata yada bir yanlış vardır.
    Fakat onun sende bıraktığı güzel anılar bir yanlış veya bir hata yapamayacak kadar masumdur.

    Belki çok gencim , belki daha bu hayatta yaşayacağım bir sürü şey edineceğim bir sürü tecrübe var. Fakat bu zamana kadar edindiğim tecrübelere dayanarak şunu söyleyebilirim.

    Gerçekten sevilmek istiyorsanız siz daha az seven taraf olun.

    Eğer hakettiğinden daha çok değer verir , görmesi gerekenden daha çok ilgi gösterirseniz kesinlikle üzülen siz olacaksınız. Çünkü bu oyunun kuralı bu. Hayatımda duyduğum en saçma ama en doğru şey ne biliyor musunuz .

    KAÇAN KOVALANIR.

    Bu böyle , bunu değiştirmek sizin elinizde değil.

    Evet bu hayatta daha büyük acılar daha büyük dertler yada başımıza gelebilicek daha kötü olaylar var ama herkesin derdi kendisine göre en acısı. Bu yüzden kimseye "olum milletin başına neler neler geliyor şükret" tarzı teselli vermeyin. Bu şekilde verecekseniz vermeyin.

    1 haftadır geçirdiğim her günün her saatini ve her dakikasını hatırlıyorum. Bu ne demek biliyor musunuz ?
    Çünkü ben bu zamana kadar böyle bir acı çekmedim. Böyle bir acının varlığından bile haberdar olmadım.

    ilk başta anlatıp kendini açıklayamamak ile verdiğim örnekte bunla alakalı işte.

    Hayatınızda herşey güzel giderken birdenbire dibini göremediğiniz bir çukura düştüğünüzü düşünün. Yanınızda kimsenin olmadığını ve ışığa dair hiç birşey görmediğinizi düşünün. Aradan uzun bir zaman geçsin ve birinin sizi o çukurdan çıkartmak için elini uzattığını ve sizi tekrar gün ışığına çıkarıp hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlattığını düşünün. Şimdi size önemli bir soru.

    Sizin bu insana güvenmekten başka bir çareniz var mı ?

    Sizi herşeyin içinden çekip çıkaran ve aslında hayattaki herşeyin daha bir güzel olduğunu gösteren insana güvenmeme gibi bir seçeneğiniz var mı ?

    Ben söyliyim mi ?

    YOK.

    Ama ne yaparsanız yapın karşınızdaki insan sizin ona güvendiğinize inanmak istemiyorsa onu inandıramazsınız.

    işte benim durumumda aynen bu şekilde.

    Beni o çukurdan çıkaran , bana hayatın ne kadar güzel olduğunu gösteren insan , belkide hayatımda güvenebileceğim tek insan ona güvendiğime inanmıyor belkide inanmak istemiyor.

    Bu hayatta sizi en çok yıpratan şey de belkide budur.
    Sizin sonuna kadar inanıp savunduğunuz birşeyin başkası tarafından yalanlanması.

    Ve arkadaşlar ne olursa olsun , ne düşünürseniz düşünün , ne kadar kötü şeyler yaşanmış olursa olsun değer verdiğiniz kişiye 2. şansı kesinlikle tanıyın. Ben buna ay çekirdeği teorisi diyorum. Bazen o kuruyemiş tabağında en büyük çekirdeği gözüne kestirirsin. Büyük bir heyecanla açarsın kabuğunu , içinden çıkan çekirdek kabuğunun belkide 3 te 1 i kadar. Hayal kırıklığına uğrarsın. Peki burda doğru olan çekirdeğe küsmek mi ? Birdaha çekirdeği ağzına almamak mı. Hayır. 2. bir şans vermek. Belkide tabakta kalan son çekirdek herkesin de yaşadığı gibi kendiliğinden açılmış , kabuğu olmayan bir çekirdektir. Belki kabuğunun ne kadar büyük olup olmadığını bilmediğin için o küçücük çekirdek seni mutlu eder. Bunu asla bilemessin. O yüzden kesinlikle değer verdiğiniz bir insana 2. şansı verin. O insan ne olursa olsun buna değer.

    insan yalnız kaldığı için mi özler yoksa özlediği için mi yalnız kalmayı seçer bilemiyorum fakat özlemek nedir biliyor musunuz ?

    Binanızın önüne gelen her taksiden onun inmesini , son durağa gelen her otobüsten onun çıkmasını , girdiğiniz her kafede onun oturmasını , telefonunuza gelen her mesaj sesiyle hiç beklemediğiniz bir anda kalbinizin çarpmasıdır özlemek. Ondan gelicek bir işaret için bu hayatta herşeyi yapabilmektir özlemek.
    Zamanında onunla birlikte zevk alarak yaptığınız her şeyi reddetmektir özlemek.
    Onun size vereceği acıyı yaşamamak için ölmeyi dilemektir özlemek.

    Ne kadar kötü şeyler yaşanırsa yaşansın, ne acılar çekilirse çekilsin , ne kadar suratını görmeyi bile istemicek hale gelirseniz gelin , bu hayatta ne olursa olsun, güzel günler geçirdiğiniz , mutlu anılar paylaştığınız , belkide ilkleri yaşadığınız insanla en azından bunların hatrına yüzyüze görüşüp konuşarak ayrılma haysiyetini gösterin.

    Geride mutlu anılar bıraktığınız insanın yüzünü bile görmek istemeyip kısa mesajla bitirmeyin o ilişkiyi.
    Çünkü bu o insana verebileceğiniz en büyük acı ve kendinizi düşürebileceğiniz en seviyesiz durum.

    Eğer böyle bir şey yaparsanız karşınızdaki insan sadece şunu düşünür.

    "Demek ki bu kadar değerim varmış."

    Ayrılarak zaten zarar verdiğiniz insanı bir de bu şekilde yaralamayın.

    Gözlerinin içine bakan sevgilisinin etkisi altına girip, ihtiyacı olan gücü kendinde bulamayacağından korkan insanların, ilişkiden ziyade maziye dair anıların masumiyetini bitirdiği anldıbına gelir mesajla ilişki bitirmek.

    En azından bu gücü kendinizde bulun.
    ···
   tümünü göster